top of page

AYNA

  • Yağmur Çakan
  • 23 Kas 2017
  • 1 dakikada okunur

Elleri cebinde, cep telefonunu baş örtüsüne sıkıştırmış Hayli koyu bir tartışma var Hattın ucundakiyle arasında. Elleri cebine sığmıyor Gökyüzüne doğru taşıyor Öfkesi,yer çekimine üstün geliyor Newton görse ne düşünürdü acaba? Mihrabı dolgun bir ablamız Sokağın delikanlı isimlerinden Yamuk yapanın yanına kalmaz yani. Ne kadar çok kabuk örersem O kadar güçlü olurum Zannedenler'gillerden. O kadar kalın ki o kabuk Duyamıyor bile Altında çatırdayıp titreyen Solmuş çınar yaprağını. Yanakları kızarıyor Ağlama(ma)ya direndikçe Kan basıncı artıyor. Neden utanırız göz yaşlarımızdan? İçimizin incileri değil mi onlar? Her zaman, Kıymet bilmeyenlere Lutfettiğimiz. Ikimizin tek güncesi değil mi Ayrılığın ardından Kalemlere küstuğüm? Akbili yere düştü. Adam,anlattıkça anlamıyordu Otobüs,geldikçe gelmiyordu Duraktaki insanlar Çoğaldıkça çoğalıyordu. Bakıyorlardı. "Sokarım ulan böyle işe" Bağırdıkça bağıramıyordu. Öksürdü. Gelinciğin incecik gövdesinde Titreyen tüylerini Düşündü. Kırmızının içindeki Siyaha uzanırken Telefon yüzüne kapandı. Başı dönmeye başladı. Karıncalarını topladı Parmaklarının Çantasına uzandı. Aynaya baktı. Bir ayrılık Göz yaşlarıyla yıkanmadan Gerçek değildi. Aynaya baktı. Ayrılırken tanıdığı En içindeki sen'di

04.07.2017

Comments


You Might Also Like:
bottom of page