top of page
Ara

WOYZECK / OYUN ATÖLYESİ

  • Yağmur Çakan
  • 26 Ara 2017
  • 2 dakikada okunur

“İnsan bir kez soğudu mu, bir daha üşümezmiş.”

İnsan sıcakkanlı canlılar olan memeliler sınıfına dahildir; yani vücut sıcaklığı sabittir, çevreye adapte olamaz. İnsan için ideal vücut sıcaklığı 37 derecedir; 35'in altına düştüğünde 'hipotermi' dediğimiz durum gelişir. Önce kan akımının yavaşladığı uç noktalarda eller,ayaklar,burun ve kulaklar donmaya başlar. Vücut, şiddetli titreme reaksiyonlarıyla kas aktivitesini arttırarak sıcaklığı dengelemeye çalışır. Vücut sıcaklığı 28 derecenin altına düştüğünde titremeler tamamen durur; hasta hipotansiftir, nabzı yavaşlamıştır ve koma haline geçiş başlamıştır.

Ölüm mit ve efsanelerde hep 'soğuk'la tanımlanır. Ölülerin yüzü bembeyazdır. Yazık ki cehennem buzları eritecek kadar sıcaktır. Günahkar ölüler daha mı şanlı ne?

Bedenin ölümü için olduğu kadar ruhun ölümü için de soğumak şarttır. Bazen- ki insanın en büyük çaresizliklerinden biridir- beden ve ruh aynı anda ölmez. Beden canlıdır, diridir; ama ruh soğumaya ve solmaya başlamıştır.

Woyzeck; ruhu, bedeninden evvel ölen bir kahraman. Woyzeck genç bir asker; yüzbaşının berberli-ğini yapıyor. Daha fazla para kazanmak için doktorun deneylerine gönüllü oluyor; aylardır sadece bezelye yiyor. Para kazanması lazım; çünkü sevgilisine ve yeni doğan bebeklerine bakmak zorunda. En ilkel ve içgüdüsel taraftan baktığımızda Woyzeck'in tek beklentisinin toplum tarafından onay almak olduğunu ilk dakikadan anlıyoruz. Fakat ne yüzbaşı ne doktor ne de sevgilisi onun bu çabalarını takdir etmez. Woyzeck her daim toplumla ve kafasının içindeki örümceklerle çatışma halindedir.

1813'te doğup 1837'de hayatını kaybeden ve 24 yıllık kısa ömründe yazdığı oyunlarla çağdaş Alman tiyatrosunun kurucusu kabul edilen George Büncher, yapılan tüm övgüleri hak ediyor. Yaşadığı dönemdeki romantik ideallerin aksine psikolojik derinliği olan realistik oyunlarıyla kendini çağın ötesine taşıyor. Woyzeck bu anlamda çok doğurgan bir metin; yönetmene çok farklı reji imkanları sunuyor. Metni ilk defa oyun olarak Berlinier Ensemble'da izledim; Almanca olduğu için hiçbir şey anlamasam da sahnedeki görsellik beni büyülemeye yetmişti.

Oyun Atölyesi'nin 2017-18 sezonu için yeni oyunu olan Woyzeck'i Muharrem Özcan yönetmiş; kendisinin 'reji kafası'nı çok sevdiğimi hep belirtirim, bu sefer de beni yanıltmadı. Hoş, reji dokunuşlarından ziyade koreografilerin (Orçun Okurgan) akılda kaldığını söylemek isterim. Işık ve suyun mükemmel uyumu hem gözümüzü hem kulağımızı doyuruyor. Afişteki tasarım da koreogra-fiyle karşılığını buluyor. Oyunculuklar konusunda en beğendiğim karakter Doktor (Sefa Tantoğlu) oldu. Panayır yerindeki Çırak (Dilara Topuklular) da iyiydi, sempatikti; ben olsaydım da oynasaydım dedirtti. Woyzeck'te Emre Yetim ortalamanın üstündeydi; Woyzeck'in o çekingen ama kendini ispatlama meraklısı hallerini güzel verdi; fakat bu karakter bence çok uç noktalara taşınmaya müsaitti, aşırılıklardan sakındığını hissettim.

Işık (Kemal Yiğitcan) oyun boyunca çok etkin ve yerinde kullanıldı; lakin son etkileyici vuruşu finalde yaptığını belirtmek isterim. Küçük bir detaydı belki ama sahne kararırken lokalde sadece bebek kaldı. Geleceğimizin umudu mu dersiniz yoksa yeni bir Woyzeck döngüsü mü? Yorumu size bırakıyor(um)lar.

26.12.2017

Comments


You Might Also Like:
bottom of page