AÇ GEZENLER
- Yağmur Çakan
- 22 Şub 2018
- 2 dakikada okunur
AÇ GEZENLER
ROBIN AUBERT
“Zombi: Olmak ya da Olmamak”
Resim,müzik,tiyatro gibi sanat dallarıyla kıyasladığımızda doğum tarihi 1895 yılını gösteren sinema sanatı henüz gençliğini yaşıyor desek yeridir. Korku sineması içinde bir alt tür olarak zombi filmleri nin kendini kabul ettirmesiyse 1960'lı yıllara denk geliyor. Bu kadar yakın bir geçmişe rağmen hepimizin aklında zombi deyince beliren ortak imgeler var. Bu da zombi filmlerinde benzer atmosferlerin yaratılmasını gerekli kılıyor. Benzerliklerden kast ettiğim; genelde olaylar bir salgınla başlıyor; terk edilmiş kasabalar ve birbirini arayan hayatta kalmış insanlar görüyoruz. Filmin yolculuğu hayatta kalanların kurtarılmış bölgelere ulaşmasına doğru oluyor.

'Aç Gezenler' senaryo anlamında bahsettiğim çizgilerin dışına çıkmıyor; olayların nasıl başladığını görmüyoruz, daha çok şu anda ve hayatta kalma üzerinde odaklanıyor. Genelde zombi filmleri ana akım sinemaya hizmet eder ve gişe beklentisiyle çekilir; bağımsız film bütçesi göz önüne alındığın-da iyi bir iş olduğunu düşünüyorum. Ve yine insan neden zombi filmi çekmek ister diye düşünüyo-rum. Sanırım hepimiz içimizdeki 'Ya bu bir gün benim de başıma gelirse?' 'Zombi olursam ya da zombi olmamak için savaşmak zorunda kalırsam ne yaparım?' sorusunu durduramadığımız için zombi filmleri yapıyoruz ve izlemeye devam ediyoruz. Françoıs Truffuat'nun bu sözü bana, nükleer bir sona ya da zombi olmaya ne kadar yakın olduğumuzu hatırlatıyor: “Bence tüm filmlerin sonu Hiroşima'daki mantar bulutu görüntüsüyle bitmeli. Çünkü hepimizi bekleyen son bu, öyle değil mi?”
Çekimlerin çoğu ormanın içinde geçiyor; gerek labirent etkisiyle gerilimin dozunu arttırmak için gerekse uzak-genel plan çekimlerinde etkileyiciliği arttırmak için çok isabetli bir karar olmuş. Gerilimi komediyle harmanlayan bir atmosferi var; bu da karakterlerle bağ kurmamızı kolaylaştırı-yor. Senaryodaki muğlak sınırlar kafamızda filme dair kurduğumuz yolculuğu kesintiye uğratıyor. Sanki sonu hiç gelmeyecekmiş gibi ve umut hiç yokmuş gibi, kara bir deliğe çekildiğinizi hissedi-yorsunuz. Dev bir tsunami dalgasının karşısında tek gövde olduğunuzu hissediyorsunuz; dalgaları kırmak mı yoksa dalgalara kapılmak mı?
Belki de umut; okyanusun bittiği yerdedir.Sonunu görmesek de vazgeçmiyoruz. Yeni bir dünya biz nasıl istiyorsak öyle olacak diyoruz.Geçmiş tecrübelerimiz gelecek günlere yön veriyor. Silahlarla değil sanatla ayakta kalmak istiyoruz.
21.02.2018
Commentaires