top of page
Ara

DUBROVNİK

  • Yağmur Çakan
  • 28 Ağu 2018
  • 7 dakikada okunur

DUBROVNİK GEZİ REHBERİ

Nabzınızı yavaşlatın...

Nereye giderseniz gidin, aslında her tatil insanın içine bir yolculuktur. Kendi kendinizle kalmak için fırsattır; hayatın koşturmacası içinde, en çok ihmal ettiğiniz kişiye, kendinize vakit ayırmaktır. Bence bunun en güzel yolu da yavaşlamaktan geçiyor: nabzınızı yavaşlatın ve bir durup dinleyin.

Adriyatik Denizi’nin incisi Hırvatistan’ın gözde şehri Dubrovnik size birden fazla tatili bir arada sunuyor. Hem deniz tatili hem kültür tatili yapmak istiyorsanız sizi Dubrovnik’e alalım.

KONAKLAMA

Bizim öncelikli amacımız deniz tatili olduğu için konaklama için Dubrovnik’in plajlarla ünlü Lapad Bölgesi’ni tercih ettik. Surlarla çevrili turistik şehir merkezi Old Town’a (Eski Şehir) otobüsle 10 dakika mesafede; ama Old Town’un kalabalığından ve koşturmacasından saatlerce uzak gibi hissediyorsunuz.

Konaklama için Lapad Bölgesi’nde çok güzel oteller var;ama burası Avrupalıların da gözde tatil merkezi olduğu için fiyatlar hayli pahalı. Dubrovnik genelinde en büyük sorun şehrin pahalılığı ve dahası fiyat dengesizliği. Hırvatistan AB üyesi olmasına rağmen kendi para birimi Hırvat Kunasını kullanıyor ve 1 Euro yaklaşık 7 Kuna ediyor. İçinde bulunduğumuz şu günlerde 1 Kuna neredeyse 1 TL diyebilirsiniz; ama demeyin! Öyle düşünürseniz insan fiyatlar karşısında baya şok oluyor.

Neyse ki bizdeki sahil işletme mantığı burda yok;yani hiç bir plajda denize girmek için para ödemiyorsunuz. Şemsiye ve şezlong kiralayabilirsiniz; ama birçok insan gibi biz de bulduğumuz yere havlumuzu serip oturduk. Fiyat dengesizliği derken bahsetmek istediğim şu:

bir şezlongun kira bedeli 120 kuna iken biz akşam yemeğimize 157 kuna ödedik! Yani tavsiyem yanınızda havlu,hasır vb muhakkak getirin.Bir de deniz ayakkabısı olmazsa olmaz! Zira Dubrovnik plajları bizim Antalya gibi kumsal değil; çok taşlık,ayakkabısız girmeyin.

Deniz suyu baya güzel; sıcaklığı da ılıktı-karşılaştırma olarak Bozcada daha soğuk bence mesela. Yine de girdiğim en iyi deniz yine Bozcaada’da! (Irmağının akışına ölürüm Türkiye’m ) İlk gün Lapad merkezde Sunset Beach’te denize girdik. İkinci gün Copa Cabana Beach’e gittik. Burasını ararken biraz kaybolduk; siz kaybolmayın. 6 numaralı otobüsün son durağında inince otellerin arasından geçerek iniyorsunuz. Bu bölgenin diğer adı Babin Kuk. 6 numara da Babin Kuk ve Pile arasında çalışan hat; Lapad’da kalırsanız Old Town’a inmek için yine bu otobüsü kullanacaksınız.

Biz Dubrovnik Summer Apartments tesisinde konakladık. Ev sahibimiz Andrea çok güler yüzlü ve yardımsever; buraya gelecek herkese bu tesisi tavsiye ederim. Otobüs durağı, Lapad Marina ve sahile çok yakın bir konumda. Havaalanı için transfer imkanı da sunuyor; üç kişi olduğumuz için transfer bize daha hesaplı oldu. Çünkü Lapad’a havaalanından doğrudan araç yok; önce Old Town’a gelip aktarma yapmanız gerekiyor.

OLD TOWN ( ESKİ ŞEHİR)

Şehri surlardan gezin!

Dubrovnik'in en turistik yeri Old Town bölgesi yani Eski Şehir; tamamen surlarla çevrili olan bu şehrin iki ana kapısı var. Pile kapısı kara tarafında; Ploce kapısı da liman tarafında bulunuyor. Surlardan içeri adım attığınız anda şehrin o zamanı dondurmuş dokusu sizi Ortaçağ'a sürüklüyor! Ah bir de şu kalabalık olmasa tadından yenmez diyorsunuz. Bizim gibi sezonunda yani Ağustos ayında giderseniz çılgın bir kalabalıkla karşılaşmaya hazır olun. İnsansız fotoğraf sahası bile bulamıyorsunuz. Old Town'daki önemli bütün yapılar Stradun Caddesi üzerinde bulunuyor; ama siz burdan çok ara sokaklarını tercih edin. Kalabalık azaldıkça kendinizi şehre daha çok ait hissediyorsunuz.

Stradun Caddesi

Stradun Caddesi

Şehrin simgesi olan surlara giriş ücretli; eğer ulaşım için Dubrovnik Card alırsanız bu tur da dahil oluyor. Biz Pile tarafından başladık ve tüm surları yaklaşık 2 saatte dolaştık. Kırmızı çatılı taş evler, arkada deniz ve Lokrum adasının mükemmel uyumuna hayran kalıyorsunuz. Ne kadar yorulup bunalsanız da ıskalamayın; surları gezin derim. Çıkışta da kendinizi Büyük Onofrio Çeşmesinin sularına bırakın. Dubrovnik'te çeşme suları içiliyor; yanınıza mataranızı almayı unutmayın.

Arkamda Lovrijenac Kalesi

Olmazsa olmazım müzeler!

Hepimiz geziyoruz; beni ve yazılarımı farklı kılacak bakış açılarını bloguma eklemeye çalışıyorum. Sanatın her türüne karşı ilgimi gezi yazılarıma da olabildiğince aktarmaya çalışıyorum. Dubrovnik müzeler açısından pek tatmin edici degil; Amsterdam, Roma, Viyana gibi büyük şehirlerle kıyaslayamayız. Yine de hem fotoğraf çekmek hem de şehri sindirmek için küçük bir müzeler planı yaptım. 3 Günlük ya da 7 Günlük Dubrovnik Card aldığınızda hem şehir surları turu hem de bu anlatacağım müzeler ücretsiz oluyor; haberiniz olsun!

Franciscan Manastırı

İlk olarak Pile Kapısı'na yakın Franciscan Manastırı ile başladım. Lokrum Adası'ndaki manastır gibi buranın da ortasında bahçesi var ve şehrin bu kadar içinde olmasına rağmen sessizlik hakim. Burda dünyanın en eski eczanesi bulunuyor. El yazması tıp kitapları, ilaç hazırlamada kullanılan eski aletler sergileniyor. Eczane modern haliyle bugün de hizmet veriyor.

Burda en çok ilgimi çeken- belki de şehirde ilk defa karşılaştığım içindir- 6 Aralık 1991 tarihinde Yugoslavya'nın iç savaşından kalan duvardaki mermi izlerinin çerçevelenmiş olmasıydı. Saraybosna'yı gezerken savaşın izleri hala canlıydı; bunu hissediyordunuz; ama Dubrovnik'te her şey o kadar farklı gelmişti ki! Sanki bu şehir, o savaşa hiç girmemiş; hep 1500lerde kalmış gibiydi.

İkinci durağım Hırvatların Shakespeare'ı kabul edilen oyun yazarı Marin Drzic'in evi oldu. Tanıtımda yazan"tiyatro müzesi" kavramını merak edip gittim; ama pek bir şey bulamadım. 1508-1567 yıllarında yaşamış olan yazarın en bilinen oyunu “Dundo Maroje- Maroje Amca” olmuştur. Oyunu 1938'de Zagreb'teki ulusal tiyatroda yeniden sergileyen Marko Fotez sayesinde Marin Drzic tekrar popüler olmuştur. Şu an müzede Davor Vrankıc'a ait “Çirkinlik Üzerine- Drzic'in Groteskleri” sergisi de bulunuyor. Drzic karakterlerinin kara kalem çizimlerinden oluşan bu sergide- ki tamamı gerçek üstü ögeler içeriyor- çizimler sırasında neredeyse hiç silgi kullanılmamış! Üst katında Drzic'in yaşadığı odanın yeniden canlandırması ve soy ağacı bulunan müzenin kayda değer tek yanı Davor Vrankıc'ın eserleriydi.

Davor Vrankıc

Davor Vrankıc çizimi

Eski Şehir içinde tek bir müze gezecek zamanınız varsa bunu Rektörler Sarayı için harcayın derim. Burda 15. ve 16. yüzyıla tarihli Rönesans ve Gotik stilde tablolar ve heykeller bulunuyor. Yine Dubrovnik Cumhuriyeti'nde zenginlerin kullandığı mobilyalar ve eşyalar; kale duvarlarının tarihi ve şehrin savunulmasında kullanılan silahlar bulunuyor.

Rektörler Sarayı

Ploce kapısından liman manzarası

Ploce kapısından yani liman tarafından şehri terk ettiğinizde yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş sonrası-Banje Beach'ı geçince- Dubrovnik Ulusal Sanat Galerisi sizi karşılıyor. Hırvatistan modern sanat tarihine ne katmış diye merak ederseniz sergide kronolojik olarak ünlü Hırvat ressamların eserlerinden seçkiler bulunuyor. Bahçesi ve balkonunda da heykeller yer alıyor. Balkonunun muazzam manzarası da yanınıza kâr kalıyor.

Müze, Modern Hırvat resminin başlangıcı olarak ressam Mato Celestin Medevic'i (1857-1920) seçmiş. Altı yıl İtalya'da eğitim aldıktan sonra 1886'da ülkeye dönen ressam bu eğitimle yetinmeyip üç sene de Münih'te Aleksander Wagner'den eğitim almış. Dönemdaşı Vlaho Bukovac'ın etkiler 1900 sonrası başladığı manzara resimlerinde; renklerin son derece canlı ve gerçekçikullanımında etkisini gösterir.Hırvat resminde empresyonizm dendiğinde Vlaho Bukovac akla geliyor.

Tarihsel gelişime paralel olarak 1930'lu yıllarda Hırvatistan'daki ressamların işlerinde ekspresyonist akım öne çıkıyor. Bu akımın başlangıç ismi Ignjat Job sayılsa da iki farklı üçlüden söz edebiliriz. Kendilerine 'İlk Renkli Üçlü' diyen Ivan Ettore, Gabro Rajcevicve Bozidar Rasica'nın çalışmalarında kullandıkları nesneler ve renkler bile birbiriyle uyum içindeyken; bu verimli üretim dönemi Ettore ve Rajcevic'in erken ölümleriyle son bulur.1951 sonrasında Rasica da şehir planlama ve mimari harekete katılarak avant-garde sabat içinde yer alır.

Ve 1945 sonrasında 'İkinci Renkli Üçlü' dönemi ile Ivo Dulcic, Antun Masle ve Duro Pulitica öne çıkar. Dulcic ve Masle'nin eserlerinde fovizm akımının çarpıcı renkleri dikkat çeker. Masle'nin resimlerinde oldukça deforme şekiller ve çocukluk çağı çizimlerini andıran elementler bulunur. Pulitica ise yine canlı renk kullanımı ve sert fırça darbeleriyle yaptığı Dubrovnik'in Akdeniz'e özgü coğrafyasını anlatan manzara resimleriyle tanınıyor.

20. yüzyılın ikinci yarısında ise tüm dünyada olduğu gibi Hırvatistan sanatında da sembolizm ve soyutlama akımları gelişiyor. Bu dönemde heykel sanatında Oton Gliha, Branko Ruzic ve Gorgona sanat grubu isimlerini duyuruyor.

Müzenin dillere destan güzellikteki balkonu

Modern dönem sanatçılarından Dulcic, Masle ve Pulitica'nın kendi galerileri de Rektörler Sarayı'nın yanında yer alıyor. Burda ayrıca fotoğraf sergileri de var. Fotoğraf sergisinde birçok sanatçıya ait çalışmalar olmasına rağmen şühesiz en ilgi çekici olanı Pavo Urban'ın fotoğraflaıdır. Zagreb'teki Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin fotoğrafçılık bölümüne kabul alan genç sanatçı, ne yazık ki okula hiç gidemeden iç savaş çıkıyor. 6 Aralık 1991 tarihindeki büyük bombalamada Dubrovnik'te bulunan sanatçı ne yazık ki henüz 23 yaşındayken bu çatışmada hayatını kaybediyor. Galeride, ölmeden önce çektiği son beş karesi 'The Last Shots' başlığında sergileniyor.

Pavo Urban- The Last Shots

Pavo Urban'ın baktığı yerden bugün Dubrovnik Meydanı

Bana şehri yürüyerek gezmek yetmedi; bir de tepeden bakmak istiyorum diyenleri ve manzara fotoğrafçılığı meraklılarını da teleferike alalım. Pile Kapısı'nda şehre girmeden surların etrafından yürüdüğünüzde 5 dakikada teleferiğe ulaşıyorsunuz. Gidiş dönüş 150 Kuna. Yukarda restaurant var ve fiyatlar aşağıdan farklı değil. Akşam yemeğinizi Dubrovnik manzarasıyla yiyebilirsiniz.

Yukarı çıkınca sadece şehre ve denize bakmakla yetinmeyin; arkanızı dönün, Hırvatistan'ın dağları da muhteşem! Burda atv'lere binip safari de yapılıyormuş; meraklılarına duyrulur.

LOKRUM ADASI

Game of Thrones izleyenler bilir,izlemeyenler de bilir;zira her köşe başında, hediyelik eşya dükkanlarında bu vurgulanıyor: dizinin bir çok sahnesi Dubrovnik'te çekildi. Hatta çekim yerlerine günü birlik turlar düzenleniyor. Ama turlara katılmadan kendiniz de çok kolay bulabilirsiniz. Biz meselâ Cersei'nin meşhur "Walk of Shame" sahnesinin merdivenlerini bulduk. Yine Old Town içinde St.Dominika Caddesi çarşı pazar sahnelerinin çekildiği platformmuş.

Meşhur merdivenler

Daha detaylı bilgi isteyen hayranlarımızı Lokrum Adası'na alalım. Burdaki manastırın içinde çekim yerlerini gösteren bir sergi bulunuyor ve fotoğraf çektirmek isteyenler için "Iron Throne" bu manastırın içinde. Biz çok aradık, siz aramayın! Ayrıca burda Khalesi'nin ziyaret ettiği Qarth şehri sahneleri de çekilmiş.

Lokrum Adasının tek meziyeti Game of Thrones sahnelerine ev sahipliği yapmak değil tabi ki! Ploce kapısından her yarım saatte kalkan motorlarla adaya geçebilirsiniz ve muhakkak geçin derim! Müthiş bir bitki örtüsü olan adada yolunuzu sürekli tavşanlar ve tavus kuşları kesiyor. İçinde büyük bir botanik bahçesi bulunuyor. Adada yerleşim yok; sadece günü birlikçiler var. Deniz suyu çok güzel; sadece gezmeye gitmeyin suya da girin. Dubrovnik'teki bir çok yer gibi denize kayalardan giriliyor; ama burda denizin içerde göl gibi biriktiği hatta bu yüzden "Ölü Deniz" diye adlandırılan daha sakin bir yer de mevcut.

Biz aynı gün hem surları gezip hem de adaya geçtik; adada geçirdiğimiz zaman bana yetmedi. Eğer 3 gün ve daha fazla zamanınız varsa bir günü komple adaya ayırın; Dubrovnik'teki en güzel su burda, bol bol denize girin derim.

PLAJLAR

Dubrovnik'te istediğiniz her yerde denize girebilirsiniz; yine de benim bir kaç önerim var, onları buraya bırakıyorum.

Suyun en güzel olduğu yer bence Lokrum Adası; burda da adanın arkasındaki kayalıklardan denize girin derim.

Old Town'a en yakın plaj Banje Beach; tüm plajlara olduğu gibi giriş ücretsiz. Plajda restaurant da bulunuyor; burası akşamları gece kulübüne dönüşüyor. Burası kayalık değil; nispeten kumsalı var. Çocuklu aileler için daha iyi bir alternatif; ama şehrin merkezinde olduğu için oldukça kalabalık olduğuna dikkat çekmeli.

Babin Kuk bölgesinin gözde plajı Copa Cabana; ama ben burda pek bir şey bulamadım. Bence bu kadar kalabalığa gerek yok kafa dinleyelim diyorsanız Lapad bölgesinde sessiz sakin adeta size özel loca gibi bolca kayalıklar bulunuyor; boş bulduğunuza havlunuzu atın derim.

Ben Dubrovnik'i çok sevdim; gidenler benden selam götürsün. Umarım size de benim kadar iyi gelir bu şehir...

28.08.2018

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


You Might Also Like:
bottom of page