YÜZ / TWARZ FİLM ELEŞTİRİSİ
- Yağmur Çakan
- 20 Eyl 2018
- 2 dakikada okunur
YÜZ / TWARZ
MALGORZATA SZUMOWSKA
Tahtını yaparsın da; bahtını asla...
Bir çocuk anne sütünden yetersiz beslenirse; bağışıklık sisteminin yeterince gelişemeyeceğini ve kolayca hasta olacağını bilirsiniz. Bir çocuk kalsiyumdan eksik beslenirse kemiklerinin güçsüz kalacağını ve raşitizm derecesine varacak şekilde bacaklarında eğrileşme olacağını bilirsiniz. Bir çocuk asla kavga edilmeyen, mutlu ve mükemmel bir aile ortamında büyüdüğünde psikolojisinin sağlam olacağını bilirsiniz. Bilebilir misiniz?
Psikolojiye dair bu gerçek benim için her zaman ilgi çekici olmuştur: asla belli değişkenlerle ölçüm yapılamaz. Psikiyatrik hastalıkların sınıflandırmasında da dünyaca kabul edilen kriterler olsa da (DSM 5 gibi) çoğu zaman tam ayrılamayan semptomlar mevcuttur.
İnsanın ruhsal durumu bu kadar ince yargılarla ve birbiriyle iç içe geçmiş vaziyetteyken; biz vardığımız 'kesin' estetik yargılarla onu düşüncesizce paramparça edebiliyoruz. Bir insanı sadece yüzüyle tanımlayabilir miyiz? Bir insanın sadece yüzüne bakarak güzel ya da çirkin diyebilir miyiz?
Polonya'nın küçük bir dağ köyünde ailesiyle yaşayan Jacek; köye yapılan dünyanın en büyük İsa heykelinin inşaatında çalışmaktadır. Heykel bittiğinde Rio de Janeiro'dakinden bile daha büyük olacak ve tüm dünyanın gözünü bu köye çevirecektir. Ailesiyle mütevazi bir hayatı olan Jacek yeni nişanlanmıştır ve hayali İngiltere'de yaşamaktır. Bir gün Jacek ağır bir iş kazası geçirir; uzun süre hastanede kalır. Polonya'nın ilk yüz nakli ameliyatı Jacek'e yapılır. Rock ve metal dinleyen; uzun saçları ve dövmeleri olan Jacek, toplum içinde en başından beri 'ayrık otu' muamelesi görmesine rağmen toplumdan dışlanma ve yabancılaşmayı esasen yüz nakli sonrasında hissedecektir.

Filmin başından beri yönetmenin kadraj kenarlarını 'flu bırakma' duruşu dikkatimi çekmişti. Yüz nakli sonrası Jacek'n bir gözü daha az görür olunca bunun ön okuması olabilir mi diye düşündüm; fakat bununla eşleşmeyen kareler de vardı. Sanırım yönetmenin amacı netlik ve dikkat üzerine farklı bir okuma yapmaktı. Senaryoda yer yer 'fazla konuşuyorlar' havasına kapıldığım diyaloglar olsa da- Kelebekler ve Ahlat Ağacı'ndan sonra Polonya sinemasından da anladığım- festival filmi yapıyorsanız din ve ahlak felsefesine muhakkak dokunacaksınız! Hem de en ince yerinden! Aileyle yenen Noel yemeği sonrası kafaların güzel olduğu o anda Müslüman,Yahudi ve zencilerin dışlandığı o fıkraya güldüğüğümde- bir dakika ya ben de Müslüman'ım diye bir duraksama yaşadım. Ama az sonra anladım: mevzu Hristiyan ya da Müslüman olmak değildi; mevzu insan olmaktı.
Sadece din konusunda değil; aile bağları, medyanın karşı konulamaz gücü, aşk ve sevgi hakkında ortaya attığı ikiliklerle birçok ince dokunuşa sahip olan film 68.Berlin Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödülü'ne layık görülmüş.
Filmin hem mizah hem de dram açısından en yoğun anlarının günah çıkarma sahneleri olduğunu düşünüyorum. Oğlunu bir yabancı olarak gören annesine rağmen Jacek için en yıkıcı darbe sevgilisinden gelen tepki olmuştur. Yine en büyük desteği veren ablası olmasına rağmen filmde en çok etkilendiğim, soğukkanlı ama bir o kadar da naif bulduğum tepki babasınınki olmuştur.
Hayattaki bazı değişimler kelebek etkisindedir; öylece yanımızda geçer, bizim için neye sebep olduğunu çok zaman sonra anlarız. Bazı değişimler de devrim gibidir; şimdi ve burada nefesimizi keserek bizden yeni bir ben doğurmak zorunda bırakır. “Yüz” devrim gibi bir değişimin hem kişisel hem toplumsal yönlerini traji-komik bir dil ve özgün bir anlatımla sunuyor. Sanat filmi dediğin sıkıcı olur, kendini izletmez diyenlere iki kere tavsiyedir.
20.09.2018
Comments