top of page
Ara

TAXİM

  • Yazarın fotoğrafı: yagmurcakann
    yagmurcakann
  • 19 May 2022
  • 2 dakikada okunur

'Adalet en pahalı duygudur.'


Taksim'de bir barda, her şeyin sakin başladığı sıradan bir sabahta; içlerinden iki kişinin ansızın vurulmasıyla kaosa sürüklenen her biri ayrı dünyaların insanları, insanlarımız... Hayatta kalmak için ne kadar insan kalabilirsin diye soruyor oyun...

Yabancı yazarların kaleminden çıkma metni, Türkçe'ye ve Türkiye'de geçen bir oyun olarak İstanbul şartlarına çok iyi uyarladıklarını düşünüyorum. Özellikle ilk perdede hükümet karşıtı söylemler çok yoğundu. Kadıköy seyircisi de alkışsız bırakmadı.İlk perde Gezi olayları, ikinci perde de Koronavirüs göndermeleriyle doluydu. İlk perdedeki kalabalık aksiyonu daha diri tutmuş-tu. İkinci perde bence ilk perdenin altında kalmıştı; bence daha kısa olabilirdi.



Oyunculuklara baktığımızda Ozan Güven der susarım. Kimsenin de itiraz edeceğini düşünmüyorum; travesti performansı çok çok başarılıydı. Oyun tek başına onun için bile izlenir. Beden dilini çok iyi kullandı. Her karakterin bir yarası olsa da bazılarının yarasını kanattılar sadece. Şevket Çoruh'un oynadığı Ermiş karakteri mesela; hikayesini 'pat' diye söylemektense daha metne yayabilirler ve deliliğine daha naif, daha duygusal bir çizgi giydirebilirlerdi diye düşünüyorum. Tabi karakteri 'pat' diye açık etmek yönetmenin tercihi miydi yoksa metin de öyle mi öngörmüştü bilmiyorum, bana daha çok yönetmen tercihi gibi geldi. Uzaklaştırma alan polisi oynayan Mert Asutay'ın performansı bana göre fazla didaktik kalmıştı. Özellikle çantasından çıkanlar karşısında renklenen ortama daha canlı bir şekilde katılabilirdi. Yarasına dokunulmayan karakterlerden ikisi de Taxim barın sahibi abla ve kardeşti. O gün mal paylaşımına gitmeye karar verdiklerinden birbirlerinden başka aileleri olmadığını çıkarsak da hikayenin kalan kısmından haberimiz olmuyor.


Çehov'un sahnede silah varsa mutlaka patlar çıkarımı gibi; oyunun en başında kendini tuvalete kitleyen karakterden bir şeyler çıkacağını hissediyorsunuz. Acaba bombacı o mu diye düşünürken bir de kendimizi ikinci perdenin konusu olan 'bulaşıcı hastalık'ta buluyoruz. İki ayrı derde gerçekten gerek var mıydı? Bu durum, temas eden karakterlerin depoya inmelerine sebep oldu ve biz de onlarla birlikte alçaldıkça alçaldık. İkinci perdede mevzu, herkes hayatta kalmayı hak eder mi çizgisine taşındı.


Medyanın gözümüzü nasıl boyadığına Gezi olaylarında şahit oluşumuz, burda bir kez daha sahneye taşınmış. Yangın çıktı ve iki kişi öldü dedikleri yerde, aslında neler neler dönüyordu? Bir noktada her şey ört bas edilecekse, derin devlet niye herkesi bir anda öldürmedi? Neden birbirlerini öldürmelerini bekledi diye bir açmaza düştüm. Psikolojik danışmanı oynayan Rüya Demirbulut'un performansını oyun boyunca beğenmesem de bilhassa son sahnedeki enerjisinin oyuna yakışmadığını düşünüyorum. Son oyun, seyirci için her şeyi fazla görünür kıldı.


Adalet geç geldiğinde bir kıymeti kalmıyor ve bazen adaleti, kendi terazinle sağlaman gerekiyor. Oyunu bilhassa Ozan Güven'in performansı için ve sonrasında da özgürlüğe dair hala cesaretle ve yüksek sesle söyleyebildiği cümleler olduğu için izlemenizi öneririm.


19.05.2022

Yağmur Çakan Susar

Son Yazılar

Hepsini Gör
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER ADASI

Lise yıllarıma denk gelmişti Hatırla Sevgili dizisi; Ahmet ve Yasemin’in aşkını hem hayranlıkla hem de biraz korkuyla izlemiştim....

 
 
 

Comentários


You Might Also Like:
bottom of page